Yeşilçam’ın taçsız kralı: Ayhan Işık
Aralarında “Ayşecik”, “Sezercik”, “Acı Hayat”, “Küçük Hanım” ve “Adamın Adına” yapımlarının da bulunduğu birçok unutulmaz Yeşilçam filminde başrol oynayan Ayhan Işık’ın ölümünün üzerinden 44 yıl geçti. kanun”.
Asıl adı Ayhan Işıyan olan sanatçı, 5 Mayıs 1929’da Selanik göçmeni bir ailenin 6. çocuğu olarak İzmir’de doğdu.
Sanatçı, 1967 yılında Ses dergisine yazdığı bir yazıda hayat hikayesini şu sözlerle aktarmıştır:
“Altı yaşında babasız kaldım. İlkokulu Bomonti’de 44. Okul’da bitirdim. Ortaokula başlayınca Babıali’ye geldim. Çünkü okula gitmek için çalışmak zorundaydım. Hikayeler çizmeye başladım. gazete ve dergi kapakları.İlk kazandığım parayı dün gibi hatırlıyorum;14 lira.Eve koşup anneme verdiğim bu güzel haberi hiç unutmayacağım.Yaz tatilinde bozuk parayla çalıştım. Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikasında şişe kontrolörü Haftada 25 lira alıyordum Vapurla yolculuk ederken boş oturmuyordum dergilerin siparişi üzerine illüstrasyon denilen renkli fotoğraflar çiziyordum Şirket-i Hayriye’nin Sütlüce vapuru no 63 , sanki benim resim atölyemmiş gibiydi.”
Lisede Mahir İz, Salah Birsel ve Rıfat Ilgaz’ın öğrencisi olan sanatçı, senarist Safa Önal, karikatürist Ferruh Doğan ve ressam ve karikatürist Semih Balcıoğlu ile okul arkadaşıydı.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisiydi.
Ayhan Işık bir süre İstanbul Darphanesi’nde ressam olarak çalıştı.
İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde okurken Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisi olan sanatçı, Fikret Otyam, Altan Erbulak, Remzi Raşa, Adnan Varince, Nedim Günsür ile de okulda zaman arkadaşıydı. , Orhan Peker ve Turan Erol.
Sanatçı, akademide okurken Sezai Solelli’nin yazı işleri müdürlüğünü yaptığı dönemin tek sinema dergisi olan Yıldız dergisine ressam olarak girdi.
1951’de Solelli’nin teşvikiyle derginin açtığı “Sanatçı” yarışmasına katılan sanatçı, Belgin Doruk’la birinci oldu ve 22 yıl Doruk’la kamera önünde çalıştı.
Arkadaşlarının Hollywood yıldızı Clark Gable’a benzettiği Ayhan Işık, yarışmada derece aldıktan sonra soyadını “Işık” olarak değiştirdi.
Usta sanatçı beyazperdeye ilk çıkışını, yönetmenliğini ve senaryosunu Münir Hayri Egeli’nin yaptığı 1951 yapımı “Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan” adlı filmdeki yardımcı rolüyle yaptı.
Oyuncuların hakları ve disiplini konusundaki ilkeli tavrıyla örnek teşkil etti.
Ömer Lütfi Akad’la da çalışmaya başlayan Işık, Türk sinemasında Akad’ın geçiş dönemini sonlandıran ve dönemin ilk örneği sayılan 1952 yapımı Kanun Adına adlı yapımdaki rolüyle büyük beğeni topladı. film yapımcılarının
Sanatçı akademiden 1953 yılında mezun olmuştur. Işık aynı yıl Akad’ın “Katil” ve “Öldüren Şehir” filmlerinde, 1955 yılında “Kardeş Kurşun” ve 1970 yılında “İngiliz Kemal Lawrence’a Karşı” filmlerinde oynamıştır.
Ayhan Işık, 1957 yılında Osman Seden’in yönettiği Bir Avuç Toprak filminde oynadı.
Hollywood yapımlarında da rol almak isteyen sanatçı 1959 yılında ABD’ye giderek bazı sinemalarda küçük roller aldı ve sinema üzerine araştırmalar yaptı. Türkiye’ye döndükten sonra sette oyuncuların hakları ve disiplini konusunda ilkeli bir tavır sergileyen Işık, bu duruşu Türk sinemasındaki birçok yapımcıya örnek oldu.
Edebi eserlerin sinema uyarlamalarında da rol alan sanatçı, 1961 yılında Vedat Türkali’nin yazdığı “Otobüs Yolcuları” filmiyle Yeşilçam’a döndü. Sanatçının Belgin Doruk ile rol aldığı “Küçük Hanımefendi” filmi seyirciler tarafından büyük beğeni topladı.
Sanatçı, 1965’te Kemal Tahir’in “Onurum İçin”, 1969’da Peyami Safa’nın “Cingöz Recai” adlı film uyarlamasında rol aldı.
Metin Erksan, Ertem Göreç, Halit Refiğ ve Memduh Ün ile de çalışan Işık, oynadığı rollerle birçok ödül aldı. Başarılı oyuncu, 1954 Türk Filmleri Festivali’nde, 1962’de Ses dergisinin, 1965’te Artist dergisinin açtığı yarışmada “En Başarılı Erkek Oyuncu” seçildi.
1970’li yıllarda Yeşilçam yıldızlarının sahneye çıkıp plak doldurma modasını takip eden sanatçı, 1972’de Münir Nurettin Selçuk’tan ders alarak klasik Türk müziği ile sahnede deneyler yaptı ve 45’lik bir plak kaydetti.
Usta oyuncu çeşitli reklam filmlerinde de rol almış, 1975 yılından sonra oyunculuğun yanı sıra yapımcı, senarist ve yönetmen olarak da Türk sinemasına katkıda bulunmuştur.
“Sinema hiçbir zaman modern bir kölelik sistemine dönüşmemeli”
Ayhan Işık, başrolünü üstlendiği ve yönetmen koltuğuna oturduğu “Orgüt” filmini 1976 yılında çekti. Aynı yıllarda İtalyan yapımcılarla çektiği ve Klaus Kinski ile başrolü paylaştığı “La Mano Che Nutre La Morte” ve “Le Amanti Del Mostro” filmlerini yaptı. Bu sinemalar İtalya’da olduğu gibi bazı Avrupa ülkelerinde de gösterime girdi ancak sansür nedeniyle Türkiye’de seyirciyle buluşamadı.
Yeşilçam’da sık sık kendi çizgisini bozan cesur, kurnaz mahalle çocuğu karakterlerine hayat veren sanatçı, 200’e yakın filmde rol aldı.
İzleyiciler tarafından “Taçsız Kral” lakaplı Işık, Türk sinemasının başına gelenlerle ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“1958’de Hollywood’a gittim. Orada yaklaşık bir yıl mesleğimizin ne tür kurallarla yürütüldüğünü gözlemledim. Dışarıda sinema oyuncularına emeklerinin karşılığı olarak senet vermek, çalışıp dinlenmek gibi garip uygulamalar yok. mesai saatleri titizlikle kontrol edilir.Sendika tüm işleri denetler.Piyasada hak ihlali oluşturacak işlerin yürütülmesini engeller.
Yeşilçam’ın gelecekte gençleri acımasızca yiyip bitiren dev bir sömürü sistemine dönüşmesini istemiyorsak ‘Sinema Yasası’ çıkarmalı, önemli bir sendika kurmalı ve bir an önce tüm işçileri sigortalatmak için patronlara yasal baskı yapmalıyız. mesleğe ilk adımlarını atıyorlar. . Kendi adıma, bu ülkede film setlerinin oyuncular, yönetmenler ve diğer teknik elemanlar için bir eziyet yeri değil, profesyonel bir iş alanı haline gelmesi için elimden geleni yapacağım. Film yapımı asla modern bir kölelik sistemine dönüşmemeli. Sinema bir sanattır ve yönetmen bir sanatçıdır. Böyle değerlendirilmeli.”
Saygılı bir oyuncuydu.
Sanatçının 1970’li yıllarda yazmaya başladığı ve ölümünden sonra tefrika halinde yayımlanan “Hayatım” adlı anı kitabı ve yazıp çizdiği “Aşka İnanmıyorum” adlı resimli romanı bulunmaktadır.
Eşine olan sevgisini ve özel hayatına önem verdiğini her fırsatta dile getiren sanatçının Gülşen Işık ile evliliğinden 1962 yılında kızı Serap dünyaya geldi.
Eşi Gülşen Işık, TRT Arşivi’nde Haldun Dormen’e verdiği röportajda şunları anlattı:
“17 yıllık evliyiz. Sinemada yaşadığı sıkıntıları hep evine getirirdi. Baştan sona anlatırdı. Sonra rahatlar uyurdu. Sabaha kadar uyuyamazdım. Sonrası Yapımcı oldum sorunlar daha da arttı.O film çekerken ofise gidip ona yardım ederdim.Her sinemada “Çekimler sırasında sabah 8’den akşam 20’ye kadar ofiste otururduk. Herkesle iletişim halindeydim. Bulunduğu yere göre yumuşak, yerine göre oldukça sertti. Çok farklı roller oynadığı için evinde çok farklı durumlardaydı. Bazen rolünün etkisi altındaydı.”
Sadri Alışık ile Dostluk
1951 yılında bir film setinde tanışan Sadri Alışık ve Ayhan Işık, uzun yıllar birlikte çalıştılar.
Özellikle “Küçük Hanımefendi” dizisiyle dostlukları pekişen ikilinin bağları zamanla olgunlaştı ve Işık’ın ölümüne kadar hiç kopmadı. İkili, Türk sinemasına örnek teşkil eden dostlukları sonucunda “Yeşilçam’ın Bıçaklı Oğlanları” olarak tanındı. Ayhan Işık adına uzun yıllar Sadri Alışık Kültür Merkezi tarafından özel ödüller verildi.
Sanatçı Çolpan İlhan, “Bir Yuvam İnsan-Ayhan Işık” adlı belgeselinde Ayhan Işık hakkında şu değerlendirmede bulundu:
“Görünür bir yıldız Ayhan vardı, sonra Ayhan Işık vardı, dost, dost, sevecen, yakınımız. Yıldızlığın tüm özelliklerini taşıyan ve bundan asla taviz vermeyen, her şeyin en iyisini yapan yıldız Ayhan Işık, Her bahiste çok titiz prensiplere sahip, sinemayı çok seven bir yıldızdı.” Mesleğinde en ufak taviz vermeden oyunculuğun onurunu her zaman taşıyan ve seven bir yıldızdı. Ayhan Işık bence Türk sinemasında bir efsaneydi. Türk sineması onunla çok şey kazandı.”
Ayhan Işık, 13 Haziran 1979’da İstanbul Bebek’teki evinin balkonunda dinlenirken beyin kanaması geçirdi. Üç gün yoğun bakımda kalan sanatçı, 16 Haziran 1979’da şimdi 50 yaşında hayatını kaybetti.